13 Ocak ile biten haftada piyasadaki likiditeyi gösteren parasal göstergeler (M1, M2, M3) önceki haftaya göre %1,6’lık artış kaydetti.
Dolaşıma çıkan banknot ve madeni para (emisyon) miktarı son iki hafta azaldı, TL cinsi vadeli mevduat görece hızlı artışını sürdürdü, yabancı para vadeli mevduat son iki hafta arttı.
Bir önceki haftaya göre TL cinsi mevduat %3,2, TL cinsi krediler %1,3 artış kaydetti. Kur korumalı mevduat (KKM) hacmi önceki haftaya göre hafif yükseldi, Kasım 2021’de 79,6 milyar dolara kadar yükselen KKM 13 Ocak’ta 73,1 milyar dolar seviyesinde bulunuyor. Yabancı para cinsi kredi hacmi önceki haftaya göre 2,2 milyar dolar artışla 132,7 milyar dolara yükseldi.
TL cinsi mevduat faizleri ortalama %12-25, TL cinsi kredi faiz oranları ortalama %13-30 aralığında.
Yabancı para cinsi mevduat (DTH) artmaya devam ediyor…
Gerçek kişilerin döviz mevduatları (DTH) 118,4 milyar dolar ile önceki haftaya göre 1,7 milyar dolar arttı, tüzel kişilerin 79,6 milyar dolar ile önceki haftaya göre 1,7 milyar dolar yükseldi, böylece bankacılık dışı yurt içi DTH haftalık 3,4 milyar dolar artışla 198,1 milyar dolar oldu. 2022 yılında yurt içi bankacılık dışı DTH hesabı nette 45,1 milyar dolar azalmış, gerçek kişilerin DTH hesabı 30,8 milyar dolar, tüzel kişilerin 14,3 milyar dolar düşmüştü. Bankacılık dışı yurt içi toplam DTH hacmi en son 24 Aralık 2021’de 239 milyar dolar ile zirve yapmıştı.
Bankacılık sisteminin yabancı para net döviz pozisyonu 2 yıl sonrasında açık verdi…
Bankacılık sisteminin yabancı para net genel pozisyonu Kasım 2020’den bu yana ilk kez açık vererek eksi 0,7 milyar dolar oldu.
Brüt rezervler hafif arttı, net rezerv açığı hafif geriledi…
Merkez Bankasında tutulan uluslararası rezervler 127,3 milyar dolar ile önceki haftaya göre 0,9 milyar dolar arttı; altın rezervleri küresel altın fiyatlarının yükselmesinin etkisiyle 48,1 milyar dolar ile önceki haftaya göre 1,3 milyar dolar arttı, brüt döviz rezervleri 79,2 milyar dolar ile önceki haftaya göre 0,5 milyar dolar azaldı.
Merkez Bankasının net rezerv açığı ise 48,3 milyar dolar ile önceki haftaya göre 0,3 milyar dolar azalış kaydetti.
Yabancı yatırımcılar sermaye piyasalarında nette alıcı oldu…
13 Ocak ile biten haftada yurt dışında yerleşik kişilerin mülkiyetindeki hisse senedi ve devlet iç borçlanma senedi (DİBS) stokları toplamı 27,4 milyar dolar ile bir önceki haftaya göre 1,2 milyar dolar geriledi.
Aynı hafta, yurt dışı yerleşikler hisse senetlerinde 68 milyon dolarlık net alış, DİBS’te 77 milyon dolarlık net alış gerçekleştirdi. 2022 yılı genelinde yurt dışı yerleşikler hisse senetlerinde 4,0 milyar dolarlık, DİBS’te ise 2,5 milyar dolarlık net satış gerçekleştirdi.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmeye devam ettiği 2022 yılının 25 Kasım ile biten haftasında piyasadaki likiditeyi gösteren parasal göstergeler (M1, M2, M3) önceki haftaya göre hafif geriledi. Bir önceki haftaya göre dolaşıma çıkan para (emisyon) beş haftanın ardından ilk kez düşerken, toplam mevduat hacmi haftalık %1,2 azaldı, toplam kredi hacmi %0,8 arttı, B-tipi likit fonlara giren para miktarı son sekiz haftadır artışını sürdürdü.
Kaynak: Turkey Data Monitor
KKM arttı, DTH düştü, yabancı para kredi hacmi geriledi…
Toplam mevduat hacmi 25 Kasım haftasında bir önceki haftaya göre düşse de kur korumalı mevduat (KKM) hacmi yükseliş kaydetti.
Bankacılık dışı yurt içi yabancı para mevduat hacmi (DTH) haftalık 5,5 milyar dolar düşüşle 204,9 milyar dolara geriledi; gerçek kişilerin DTH’si 123,0 milyar dolar ile önceki haftaya göre 2 milyar dolar düştü, tüzel kişilerin DTH’si 81,8 milyar dolar ile önceki haftaya göre 3,5 milyar dolar geriledi. Bankacılık dışı yurt içi toplam DTH hacmi en son 24 Aralık 2021’de 239 milyar dolar ile zirve yapmıştı.
Bankacılık sistemi toplam kredi hacmi önceki haftaya göre artmış olsa da alt detayda yabancı para kredi hacmi önceki haftaya göre %0,2 gerileyerek 133,4 milyar dolar oldu.
TL cinsi mevduat faizleri ortalama %14-22, TL cinsi kredi faiz oranları ortalama %16-31 aralığında.
Kaynak: Turkey Data Monitor
Bankacılık sistemi net döviz pozisyonu ve Merkez Bankası net rezerv açığı geriledi…
Bankacılık sistemi yabancı para net genel pozisyon fazlası ise 3,7 milyar dolar ile önceki haftaya göre 0,8 milyar dolar düştü.
Merkez Bankasında tutulan uluslararası rezervler 122,6 milyar dolar ile önceki haftaya göre 0,3 milyar dolar düştü; altın rezervleri 42,8 milyar dolar ile önceki haftaya göre değişmedi, brüt döviz rezervleri 79,8 milyar dolar ile önceki haftaya göre 0,3 milyar dolar düştü. Merkez Bankasının net rezerv açığı 49,9 milyar dolar ile önceki haftaya göre 0,7 milyar dolar geriledi.
Kaynak: Turkey Data Monitor
Yurt dışı yerleşiklerin menkul kıymet stoku arttı…
Yurt dışında yerleşik kişilerin mülkiyetindeki hisse senedi ve devlet iç borçlanma senedi (DİBS) stokları toplamı 27,7 milyar dolar ile bir önceki haftaya göre 2,1 milyar dolar arttı. Aynı hafta, yurt dışı yerleşikler hisse senetlerinde 24 milyon dolarlık net alış, DİBS’te 9 milyon dolarlık net alış yaptı, böylece yılbaşından bu yana yurt dışı yerleşikler hisse senetlerinde 3,5 milyar dolarlık, DİBS’te ise 2,5 milyar dolarlık net satış gerçekleştirdi.
Rusya bu sabah (24 Şubat 2022) Ukrayna’nın çeşitli şehirlerine füze yağdırmaya başladı. 1,5 trilyon dolarlık GSYH büyüklüğü ile dünyanın en büyük 11. ekonomisi, ihracatta dünyanın 16.sı, ithalatta dünyanın 22.si olan Rusya’nın 156 milyar dolar büyüklüğündeki Ukrayna’ya saldırısının ilk somut etkisini finansal piyasalarda gördük.
Brent petrolün varil fiyatı 23 Şubat’taki 92,91 dolar seviyesinden 24 Şubat sabahı 104,4 dolar seviyelerine yükseldi.
Büyük hacimli borsalar bir önceki gün kapanışına göre %1-5 aralığında düşerken, Moskova Borsası %33, Borsa İstanbul %9 düşüş kaydetti.
ABD dolar endeksi (DXY) %1,5 değer kazanırken, Euro/Dolar paritesi %2 kayıpla 1,11 seviyesine geriledi, Rus rublesi %8,0 değer kaybetti, Dolar/TL kuru gün içinde %6,1 artışla 14,64 seviyesine kadar yükselmesinin ardından günü 14,25 seviyesinden kapattı.
Güvenli liman olan altının ons fiyatı 23 Şubat’ta 1.909 dolar seviyesinden günü kapatmasının ardından sabah saatlerinde başlaya füze saldırılarıyla 1.953 dolar seviyesine kadar yükselip 1.926 dolar seviyelerine geriledi. Gram altın ise 846 TL seviyesinden 922 TL’ye kadar yükselip 870 TL seviyelerine geriledi.
Yatırımcılar ABD ve Avrupa tahvillerine yönelirken Türkiye’de 2-yıl vadeli tahvillerin getirileri %23’ü, 5-yıllık tahviller %26’yı, 10-yıllık tahviller %24’ü aştı.
Türkiye’de tahvil faizlerinin artması borçlanma maliyetlerini dolayısıyla da hem Hazine’nin hem de şirketlerin borç yükünü; döviz kurundaki yükseliş enerji maliyetlerini, ithal ürün fiyatlarını ve enflasyon beklentilerini yükselterek enflasyonu körükleyecek, şirket bilançolarını bozacak, gıda fiyatlarındaki sert yükseliş ve enerji fiyatlarına olası zamlar satın alım gücünün de azalmasına sebep olacaktır. Olası can kayıplarını da dikkate aldığımızda Rusya’nın saldırıyı en kısa sürede sonlandırması gerekiyor.
Olumlu olarak söyleyebileceğimiz bir haber Rusya’nın en büyük doğalgaz şirketi Gazprom’dan geldi. Şirketin Reuters’a yaptığı açıklamaya göre saldırının ilk gününde Rusya, Ukrayna üzerinden Avrupa’ya gaz ihracatına devam etti.
Gaz İhraç Eden Ülkeler Forumu’na (GECF) göre Rusya dünyanın en büyük doğal gaz rezervlerine, 8nci en büyük petrol rezervlerine ve 2nci en büyük kömür rezervlerine sahip olan ülke. Doğal gaz ihracatında liderlerden biri olan Rusya, dünyanın 2nci büyük petrol ihracatçısı.
Şubat ayında Nakit Bütçe Dengesi 3,5 milyar TL açık vermişken Merkezi Yönetim Bütçe Dengesi 23,2 milyar TL fazla verdi…
Şubat ayında merkezi yönetim bütçesi 23,2 milyar TL fazla verdi. Mart ayının ilk haftasında açıklanan Hazine nakit bütçesi Şubat ayında 3,5 milyar TL açık vermişti. Merkezi yönetim bütçesindeki gelirlerin nakit bütçesi gelirlerine kıyasla 21,2 milyar TL fazla olması, giderlerin ise 5,4 milyar TL daha az olması her iki bütçe dengesi arasındaki 26,6 milyar TL’lik farkı açıklıyor. “Giderler” tarafında “Faiz Hariç Giderler” ve “Faiz Ödemeleri” olarak her iki bütçedeki farklılıkları görebiliyoruz. Buna göre, faiz hariç giderler merkezi yönetim bütçesinde 6,8 milyar daha az iken, faiz ödemeleri 1,4 milyar TL daha fazladır.
Gelelim merkezi yönetim bütçesindeki gelişmelere. Bütçe detaylarını aylık bazda değil, Ocak-Şubat dönemi olarak birlikte değerlendireceğim.
2021 yılı Ocak-Şubat döneminde merkezi yönetim bütçe gelirlerini ÖTV ve dış ticaret destekledi…
Merkezi Yönetim Bütçesinde öncelikle “Gelirler” tarafına odaklanalım. 2021 yılı Ocak-Şubat döneminde merkezi yönetim gelirleri bir önceki yılın aynı dönemine göre %0,4 artmıştır. Alt detaya baktığımızda, “Vergi Gelirleri” aynı dönemde %28 artmış, “Hazine Portföyü ve İştirak Gelirleri” %98 düşmüştür.
“Vergi Gelirlerindeki” artışın ana kaynakları “Özel Tüketim Vergisinin (ÖTV)” aynı dönemde %22, “İthalde Alınan Katma Değer Vergisinin” %48 artmış olmasıdır. İştirak gelirlerindeki azalışın ana sebebi ise Ocak 2020’de Merkez Bankası kârından Hazine’ye 40,5 milyar TL aktarılmışken, 2021 yılı Ocak ayında Merkez Bankasından herhangi bir aktarım yapılmamasıdır.
Dolayısıyla ÖTV artışları ve dış ticaretin rayında gitmesi, 2021 yılı Ocak-Şubat döneminde bütçe gelirlerini desteklemiştir.
2021 yılı Ocak-Şubat döneminde faiz dışı giderler yıllık bazda %5, faiz giderleri %29 arttı…
Merkezi yönetim bütçe giderleri 2021 yılı Ocak-Şubat döneminde önceki yılın aynı dönemine göre %8 artış kaydetmiştir. “Faiz Hariç Bütçe Giderleri” aynı dönemde yıllık %5 artarken “Faiz Giderlerindeki” artış yıllık %29 olmuştur.
“Faiz Hariç Bütçe Giderleri” kapsamında “Personel Giderleri” aynı dönemde %16, “Cari Transferler” %18 büyüme göstermiştir. “Cari Transferler” altında “Hazine Yardımları” kapsamında “Sağlık, Emeklilik ve Sosyal Yardım Giderleri” aynı dönemde %29 artmıştır.
Gayrimenkulle ilgili giderleri kapsayan ve 2020 yılı genelinde “Faiz Hariç Bütçe Giderlerinin” %9’unu oluşturan “Sermaye Giderlerinde” 2021 yılı Ocak-Şubat döneminde kaydedilen yıllık %68’lik azalış, bütçe disiplininin uygulandığı en önemli kalem olarak karşımıza çıktığını belirtmek isterim.
Covid-19 aşılamalarında hızlanma olmazsa ÖTV ve faiz ödemeleri üzerindeki baskı sürecek…
Bütçe detayları 2021 yılının Ocak-Şubat döneminde ÖTV ve dış ticaret destekli gelir artışı sağlandığı, ancak giderler tarafında manevra alanının sınırlı olduğunu ortaya koyuyor.
Hazinenin iç borçlanmaya ağırlık vermesi, TL’deki olası değer kayıplarına karşı kısmen sigorta görevi görecektir ancak TL cinsi tahvil faiz oranlarındaki artış “Faiz Ödemelerini” de yukarı çekecektir.
Dahası, Covid-19 aşılamalarında hızlanma olmaması halinde hizmet sektörünün ekonomik aktiviteye katkısı sınırlı kalacaktır.
Söz konusu etkenler ÖTV ve tahvil faizleri üzerindeki baskıların devam etmesine sebep olacaktır.
Kısacası olası riskler, güven artırıcı sinyaller gelmediği sürece, Türk lirası ve enflasyon üzerinde iyimser bir görünüm ortaya koymamaktadır.
Türk lirasındaki değer kaybı Mart ayında enflasyon üzerinde baskıyı artıracak…
Önce maliyet tarafına bakalım. Yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) 2021 yılı Şubat ayında yıllık %27,09, aylık %1,22 artış kaydetti. İmalat sektöründe üretim maliyetleri ortalama olarak yıllık %29,57, aylık %1,56 oranlarında artış kaydetti. Gıda üretim maliyetleri ise enflasyon üzerinde yapışkanlık yaratmaya devam etti: Gıda üretim maliyetleri yıllık %28,64, aylık %2,83 yükseldi. Küresel ekonomide büyüme işaretlerinin gelmesiyle yükselen petrol fiyatları Türkiye’de de rafine petrol ürünleri maliyetlerinin Şubat ayında %5,52 artmasında etkili oldu. Son beş ayda, rafine petrol ürün maliyetleri aylık ortalama %6,35 artış kaydetti.
Kaynak: TÜİK
Tüketici tarafında ise tüketici fiyat endeksi (TÜFE) Şubat ayında yıllık %15,61, aylık %0,91 artış kaydetti. Gıda fiyatlarında yıllık %18,70, aylık %2,70 artış yaşandı. Elbette yaz aylarında gıda fiyatları üzerindeki baskı azalacaktır ancak kısa vadede özellikle Türk lirasında Mart ayı ile birlikte başlayan değer kaybı hem üretici hem de tüketici fiyat artışlarını da beraberinde getirecektir.
Küresel ekonomideki iyileşme işaretlerinin enerji (petrol ve doğalgaz) fiyatlarını artırmaya devam etmesi, pandeminin etkisiyle tedarik zincirindeki sorunların girdi maliyetlerini artırması ve Haziran 2020’den bu yana aralıksız yükselen küresel gıda fiyatları küresel olarak üretim maliyetlerinin ve çıktı fiyatlarının yükselmesine sebep oluyor.
JP Morgan Şubat ayı Küresel İmalat Sektörü PMI raporunda artan talebe karşın tedarik zincirindeki sorunların girdi maliyetlerini özellikle gelişmiş ekonomilerde son 10 yılın en yüksek seviyelerine kadar çıkmasında etkili olduğu belirtiliyor. Raporda, imalatçıların artan girdi maliyetlerinin bir kısmını müşterilerine daha yüksek oranlarda yansıttıkları vurgulanıyor.
Enflasyonist baskı tahvil faizlerinin artmasına sebep oluyor…
Küresel büyüme dinamiklerinin olumlu işaretler vermeye başlamasıyla ABD ve Euro Bölgesi gibi gelişmiş ekonomilerde tahvil faizleri de yükselmeye başladı. Enflasyondaki artış ve Türk lirasında değer kayıplarına rağmen ayakta kalmaya çalışan ve Eylül 2020 itibariyle 435 milyar dolar dış borç yükü taşıyan Türkiye ekonomisi için anlamı, borç çevirirken daha yüksek maliyetlere katlanmak zorunda kalınacak olması.
ŞUBAT AYI TÜRKİYE VE KÜRESEL İMALAT SEKTÖRÜSATIN ALMA MÜDÜRLERİ ENDEKSLERİ (PMI) – İSO, IHS MARKİT
İSO Türkiye İmalat Sektörü PMI endeksi Ocak ayında aylık 3,6 puan artışla 54,4 seviyesine hızlanmıştı. Endeksin 50 üzerindeki değerler bir önceki aya göre imalat sektöründe büyüme, 50 seviyesinin altındaki değerler ise daralmaya işaret etmektedir. Buna göre, Türkiye imalat sektörü PMI endeksinde aylık 3,6 puanlık artış “büyüme hızının bir önceki aya göre hızlandığı” anlamına gelmektedir. JP Morgan Küresel İmalat Sektörü PMI endeksi ise Ocak ayında aylık 0,3 puan düşüşle 53,5 seviyesine gerileyerek büyüme hızında yavaşlamaya işaret etmişti. 19 Şubat’ta IHS Markit tarafında açıklanan Şubat ayı öncü verilerine göre, ABD’de imalat sektörü büyümesinde önceki aya göre yavaşlama, Euro Bölgesi, Japonya ve İngiltere imalat sektörlerinde ise hızlanma işaretlerini almıştık.
2020 YILI 4. ÇEYREK GAYRİSAFİ YURT İÇİ HASILA (GSYH) BÜYÜME VERİLERİ – TÜİK
2020 yılı üçüncü çeyreğinde GSYH bir önceki yılın aynı dönemine göre %6,7 büyümüş, böylece yılın ilk dokuz aylık döneminde ortalama %4,3’lük büyüme kaydedilmişti. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi üçüncü çeyrekte bir önceki çeyreğe göre %15,6, takvim etkisinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi ise bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %6,5 artış kaydetmişti. 2020 yılı dördüncü çeyreği için BETAM bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %6,7, bir önceki çeyreğe göre %3,5 büyüme öngörürken İstanbul Bilgi Üniversitesi Finansal Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (CEFIS) tahminleri de benzer şekilde sırasıyla %6,73 ve %3,22 seviyelerinde bulunuyor. CEFIS’in 2020 yılı geneli için ortalama büyüme tahmini %2,21’dir. Bloomberg HT Araştırma Birimi’nin düzenlediği anket sonuçlarını dikkate aldığımızda, 2020 yılı dördüncü çeyreğinde yıllık %7,3, 2020 yılı genelinde %2,3, 2021 yılı geneli için %4,5 büyüme tahmin ediliyor.
2020 yılı Kasım ayında finans dışı sektörün döviz varlıkları bir önceki aya göre 559 milyon dolar azalarak 138 milyar 647 milyon dolar seviyesine gerilemiş, döviz yükümlülükleri aylık 2 milyar 117 milyon dolar artışla 296 milyar 965 milyon dolar seviyesine yükselmiş, böylece sektörün Net Döviz Pozisyon Açığı aylık 2 milyar 676 milyon dolar artışla 158 milyar 318 milyon dolar seviyesine yükselmişti.
ŞUBAT AYI TEPAV PERAKENDE GÜVEN ENDEKSİ (TEPE) – TEPAV
TEPE endeksi 2021 yılı Ocak ayında bir önceki aya göre 10,1 puan, bir önceki yılın aynı ayına göre 2,6 puan azalışla -15,5 puan seviyesine gerilemişti. Söz konusu seviye “denge” değerine göre hesaplanmaktadır. Detaylandırırsak, endeksi hesaplamak için oluşturulan anket çalışmasında her soru için olumlu değerlendirme yapan katılımcıların yüzdesi ile olumsuz değerlendirme yapanların yüzdesi arasındaki fark “denge değeri” olarak adlandırılmaktadır. TEPE endeksi en son Ocak 2016’da pozitif değer almıştı.
3 MART 2021, ÇARŞAMBA
ŞUBAT AYI ENFLASYON VERİLERİ – TÜİK
Yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) Ocak ayında yıllık %23,11, aylık %4,08 artış kaydetmiş; tüketici fiyat enflasyonu (TÜFE) ise yıllık %14,60, aylık %1,25 yükselmişti. Bloomberg HT anketine göre Şubat ayında TÜFE’nin ortalama olarak yıllık %15,50, aylık %0,8 artması bekleniyor.
ŞUBAT AYI JP MORGAN KÜRESEL HİZMET SEKTÖRÜ PMI VERİLERİ – IHS MARKIT
Ocak ayında JP Morgan küresel hizmet sektörü PMI endeksi aylık 0,2 puan düşüşle 51,6 seviyesine gerileyerek sektörde büyümenin yavaşlayarak da olsa sürdüğünü göstermişti. IHS Markit’in 19 Şubat’ta açıkladığı öncü verilerde ise; hizmet sektörünün ABD’de Şubat ayında büyüme eğilimini koruduğu, İngiltere’de daralmanın yavaşladığı, Euro Bölgesi ve Japonya’da daralmanın daha da arttığı bilgilerini edinmiştik.
ABD MERKEZ BANKASI FED, BEJ KİTAP’I YAYINLAYACAK
Fed tarafından yılda 8 kere yayınlanan ve ABD ekonomisi hakkında bilgi ve tahminlerinin yer aldığı Bej Kitap’ın 2021 yılına ait ikinci sayısı yayınlanacak. 13 Ocak’ta yayınlanan yılın ilk kitabında ekonomik şartların bölgeler arasında farklılık gösterdiği belirtilerek bir önceki raporla karşılaştırmalı olarak ekonomide yaşanan gelişmeler şöyle sıralanmıştı: Otomobil satışlarında zayıflama, pandeminin başlangıcından bu yana enerji sektöründe ilk kez büyüme, tedarik zincirindeki zorluklara rağmen hemen hemen tüm bölgelerde imalat sektöründe büyüme, konut alım satımında güçlü aktivitenin korunmasına karşın ticari gayrimenkul piyasasında zayıflığın sürmesi, bankacılık sektörü kredi hacminin yatay kalmasına karşın önümüzdeki aylarda yeni paketin desteğiyle artış beklenmesi, Covid-19 aşılamalarına ilişkin olumlu beklentilerin son virüs dalgasıyla törpülenmesi, genel olarak istihdamda düşüş yaşanması (imalat, inşaat ve ulaştırma sektörlerinde artış, hizmet sektöründe artan işten çıkarmalar), çalışan ücretlerinde ılımlı artış, girdi maliyetlerinin nihai ürün ve hizmetlere kıyasla daha hızlı artış kaydetmesi. Fed, ekonomik görünüme ilişkin olumlu edinimlerinin sonrasında 27 Ocak para politikası toplantı özetinde enflasyonist gelişmelere ve istihdam piyasasına dikkat çekmiş, özellikle de Biden hükumetinin hedeflediği 1,9 trilyon dolarlık ek paketin de desteğiyle piyasalarda ABD tahvil faizleri oranları yükselmeye başlamıştı. 2021 yılına %1 seviyesinin hemen altında başlayan ABD 10-yıl vadeli tahvilin faiz oranı 25 Şubat’ta %1,60 seviyelerinin üzerine kadar yükseldi öyle ki bu seviye koronavirüs tehlikesinin artmaya başladığı Ocak 2020 sonu seviyelerine eşdeğer. ABD 10-yıl vadeli tahvil faizlerindeki yükselişe Şubat ayına ilişkin olumlu makro-ekonomik veriler de destek verdi. Yıllık enflasyon Ocak ayında %1,4 seviyesinde bulunurken işsizlik oranı %6,3 seviyesine gerilemiş durumda. 2020 yılı başında enflasyon oranı %2,5, işsizlik oranı ise %3,5 seviyelerinde bulunuyordu. 1,9 trilyon dolarlık yeni yardım paketinin enflasyonist baskıları öngörülenden hızlı artırma riski bulunurken Eylül 2020 itibariyle 435 milyar dolar seviyesine yükselen Türkiye’nin toplam dış borç stokunu ve 2020 yılı genelinde kaydedilen 173 milyar TL’lik rekor bütçe açığını dikkate aldığımızda ABD ekonomisindeki ısınma işaretlerinin enflasyon ve tahvil faizlerini artıracağı, bunun da Türkiye’nin borçlanma maliyetleri ve cari işlemler açığı üzerindeki riskleri artırmaya devam edeceğini de eklemek isterim.
4 MART 2021, PERŞEMBE
TCMB VE BDDK, 26 ŞUBAT 2021 TARİHLİ HAFTALIK PARA VE BANKA VERİLERİ – BDDK, TCMB
19 Şubat ile biten haftada piyasadaki likiditeyi gösteren parasal göstergelerde (M1, M2, M3) önceki haftaya göre hafif gerileme kaydedildi. Kredi tarafında ticari kredi faiz oranları düşerken, bireysel kredi faiz oranları artışını sürdürüyor: TL cinsi ticari kredi faiz oranları %19,73 seviyesine gerilerken bireysel kredi faiz oranları %22,64 ile bir önceki haftanın yüzde 0,63 puan üzerine gelmiş durumda. %16,14 seviyesine gerileyen TL cinsi mevduat faiz oranları son üç haftadır düşüşünü sürdürüyor. Döviz tevdiat hesapları yani yabancı para cinsi mevduatlar 226,2 milyar dolar büyüklük ile bir önceki haftaya göre değişiklik göstermedi. Yabancı yerleşiklerin mülkiyetindeki hisse senedi ve tahvil portföyü bir önceki haftaya göre 0,6 milyar dolar artışla 41,9 milyar dolar seviyesine yükseldi ki bu sayı 2010 yılından bu yana en düşük seviyesine gerilediği 30 Ekim 2020 haftasına göre 17,4 milyar dolarlık artışa işaret ediyor.
5 MART 2021, CUMA
ŞUBAT AYI HAZİNE NAKİT BÜTÇE DENGESİ
2021 yılı Ocak ayında nakit bütçe 26,1 milyar TL açık vermişti. 2020 yılı genelinde toplam nakit bütçe açığı 182 milyar TL ile rekor seviyeye ulaşmıştı. Aşağıdaki grafikte kırmızı çubuklar nakit bütçe açığını, buna karşılık mavi çubuklar Hazine’nin net borçlanmasını göstermektedir. Dikkat edeceğiniz üzere ticaret savaşının küresel ekonomide derin yaralar açtığı 2019 yılında ve pandeminin yaraları derinleştirdiği 2020 yılında Türkiye Hazinesi yüksek borçlanma maliyetlerine katlanarak bütçe açığından daha fazla borçlanma gerçekleştirmek zorunda kalmıştır. 2021 yılında borçlanma tarafını rahatlatabilecek başlıca faktör bütçe disiplini çerçevesinde bütçe gelirlerini sürdürülebilir olarak artırabilecek adımların devreye alınmasıdır. Bu sebeple Mart ayında açıklanacak olan reform adımlarını merakla bekliyoruz.
Kaynak: TDM
ABD’DE ŞUBAT AYI İŞGÜCÜ VERİLERİ
Ocak ayında ABD’de işsizlik oranı %6,3 seviyesine gerilemiş, ortalama saatlik kazançlar yıllık %5,38 artış kaydetmişti.
Bu videoda Türkiye’nin dış borç yükünü dikkate alarak öncü merkez bankalarının para politikası kararlarının neden Türkiye ekonomisi için önemli olduğunu anlatıyorum.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası verilerine göre, finans dışı kesimin döviz varlıkları Eylül 2020’de önceki aya göre 1,5 milyar dolar artışla 130,8 milyar dolara yükselirken, döviz yükümlülükleri 1,6 milyar dolar azalışla 293,1 milyar dolara geriledi. Özetle, finans dışı kesimin (reel sektörün) döviz varlıkları önceki aya göre arttı, döviz borçları ise azaldı.
Reel sektörün Eylül ayı itibariyle döviz varlıkları; yurt içi döviz mevduatları (76,1 milyar dolar), yurt dışı bankalardaki döviz mevduatları (16,9 milyar dolar), döviz cinsi devlet tahvilleri (1,9 milyar dolar), ihracat alacakları (15,6 milyar dolar) ve yurt dışına doğrudan sermaye yatırımlarından (20,4 milyar dolar) oluşmaktadır. Demek ki reel sektörün döviz varlıklarının en büyük payını %71 ile döviz mevduatları oluşturuyor.
Eylül ayında reel sektörün döviz yükümlülüklerinin 241,9 milyar doları yurt içi (144,3 milyar dolar) ve yurt dışından sağlanan nakdi kredilerden (97,6 milyar dolar), 51,2 milyar doları ise ithalat borçlarından oluşuyor.
Reel sektör bir yandan döviz varlıkları edinimine devam ederken, öte yandan borçlanarak ekonomik faaliyetlerini sürdürebilmektedir.
Reel sektörün döviz pozisyonu ile GSYH büyümesi arasında bir ilişki var mı?
Aşağıdaki grafik, reel sektörün döviz pozisyonu ile Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) arasındaki karşılıklı etkileşimleri göstermektedir. GSYH verilerinin üçer aylık dönemler için yayınlanması sebebiyle grafikte reel sektör döviz pozisyonu verilerinin üç aylık ortalama değerleri dikkate alınmıştır.
Grafikte gri çubuklar reel sektör döviz yükümlülüklerini, sarı çubuklar döviz varlıklarını, kırmızı çizgi sanayi sektörünün önceki çeyreğe göre değişimini, mavi çizgi ise hizmet sektörünün önceki çeyreğe göre değişimini göstermektedir.
2008 yılında patlak veren küresel finansal krizin üstesinden gelebilmek için reel sektör 2009 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren tarihi düşük faiz oranlarından yararlanmak amacıyla döviz cinsinden borçlanmayı artırmış, 2018 yılı üçüncü çeyreğine kadar döviz cinsinden borçlanma artarak sürmüştür. Söz konusu dönemde hem sanayi hem de hizmet üretiminin genel olarak önceki döneme göre artışlarını sürdüklerini görüyoruz. 2018 yılı önemli bir yıl zira Trump başkanlığındaki ABD yönetiminin ticaret savaşını başlatması, en büyük ticaret ortağımız olan Avrupa Birliği ekonomisindeki yavaşlamanın derinleşmesi ve Eylül ayında Türkiye’de yaşanan kur krizi bu döneme denk gelmektedir.
Nitekim 2018 yılı üçüncü çeyreğinde reel sektör yurt dışı yükümlülüklerini azaltma yoluna giderken, döviz varlıklarını da artırmaya devam etmişlerdir. Kovid-19’un pandemi ilan edildiği 2020 Mart ayına kadarki dönemde hem sanayi hem de hizmet üretimi çeyrek bazda sınırlı da olsa büyümesini sürdürebilmiştir.
2020 yılı ikinci çeyreğinde GSYH’de yaşanan sert daralmanın ardından reel sektör üçüncü çeyrekte tekrar döviz cinsi borçlanmasını artırırken hem sanayi hem de mal üretiminde önceki çeyreğe göre sert bir düzeltme kaydedilmiştir. Ancak 2020 yılı üçüncü çeyreğinde güven algısındaki bozulmanın artarak devam etmesiyle birlikte reel sektörün döviz varlıkları Haziran ayı sonundaki 123,3 milyar dolardan Eylül 2020 sonunda tarihi rekorla 130,8 milyar dolara kadar yükselmiştir.
Ekonomide sürdürülebilir büyüme için doğrudan yatırımlar cazip kılınmalı…
9 Kasım ile birlikte oluşturulan yeni ekonomi yönetimi Türk lirasına güveni yeniden kazanmak adına hemen harekete geçti: Politika faizinde sert artırımla birlikte para politikası sadeleştirilmeye başlandı. Kamuoyunun bilgilendirilmesi şeffaflık adımı ile öne çıkarken Türkiye Hazinesi uzun bir aradan sonra yurt dışından tahvil yoluyla 10 yıllık borçlanabilmeyi başardı.
Yeni ekonomi yönetiminin önünde zorlu bir süreç var ancak süreci kolaylaştıracak en önemli etken Türk lirasına güvenin kalıcı olarak sağlanması:
. Tedarik zincirindeki aksamalar, hammadde kıtlığı ve Türk lirasında devam eden değer kayıpları girdi maliyetlerini artırıyor. Türk lirasına güven, enflasyon üzerindeki baskıyı azaltacaktır.
. Reel sektörün yatırımlarını dolayısıyla da istihdamı artırabilmesi için yatırım yapmaya elverişli şartların oluşturulması gerekiyor. Kovid-19 sebebiyle adapte olmaya çalıştığımız yeni normalde Türkiye yüksek katma değerli ürün geliştirmek adına somut adımlar ortaya koymalı. Türk lirasına güven kazandıracak hamlelere ek olarak avantajlı coğrafik konumu doğrudan yatırımları çekebilmek adına önemli.
. ABD’de Biden yönetiminin Avrupa ile ticari ilişkilerini kuvvetlendirme hedefi dikkate alındığında Türkiye’nin en büyük ticaret ortağımız olan Avrupa Birliği ile işbirliğinin sağlamlaştırılması ticaret hacmimiz açısından olumlu bir gelişme olacaktır. Türk lirasına güveni sağlayacak böyle bir gelişmenin elbette Türkiye sermaye piyasalarının derinleşmesinde de katkısı olacaktır.
Cari işlemler açığı Eylül ayında önceki aya göre 1,96 milyar dolar azaldı…
Merkez Bankası tarafından her ay açıklanan Ödemeler Dengesi tablosunda yer alan Cari İşlemler Hesabında yerleşik hanehalkının yerleşik olmayanlarla yaptığı faaliyetleri karşılığında oluşan döviz giriş ve çıkışları gösterilmektedir. Cari işlemler dengesi ise Cari İşlemler Hesabında yer alan Dış Ticaret Dengesi, Hizmetler Dengesi, ücret ödemeleri ve yatırım dengesinden (doğrudan, portföy ve diğer yatırımlar) oluşan Birincil Gelir Dengesi ile hükumetin yaptığı transferlerden oluşan İkincil Gelir Dengesi kalemlerinin toplamından oluşmaktadır.
Ağustos ayında 4,32 milyar dolar cari işlemler açığı kaydedilmişti. Eylül ayında Cari İşlemler Hesabı altındaki ana kalemlerin Ağustos ayına göre nasıl değiştiğine bakarsak:
. Eylül ayında Dış Ticaret açığı, Ağustos ayına göre 1,65 milyar dolar azaldı.
. Hizmet Dengesi, Ağustos ayına göre 0,17 milyar dolar arttı.
. Birincil Gelir Dengesi, Ağustos ayına göre 0,08 milyar dolar arttı.
. İkincil Gelir Dengesi Ağustos ayına göre 0,06 milyar dolar arttı.
Yukarıdaki maddeler halinde belirtilen artış ve azalışları netleştirdiğimizde Eylül ayında cari işlemler açığı Ağustos ayına göre 1,96 milyar dolar iyileşerek 2,36 milyar dolar seviyesine gerilemiş oldu.
Dolayısıyla, cari işlemler açığına Eylül ayında önceki aya göre en büyük katkı, dış ticaret dengesindeki 1,65 milyar dolarlık daralmadan geldi. Söz konusu katkının 0,7 milyar doları altın ithalatında önceki aya göre kaydedilen düşüş.
Eylül ayında turizm gelirleri cari işlemler dengesini iyileştirdi…
Yukarıdaki hesaplamalar, Ağustos ayına göre cari işlemler dengesinin Eylül ayında nasıl değiştiğini ortaya koymuştu. Ana resimde Dış Ticaret Dengesindeki iyileşmeyi açıkça görebilmişken, diğer üç ana kalemde nette önemli bir etki yok gibi duruyor. Etkinin olup olmadığını anlamak için alt kalemleri dikkate almak gerekiyor. Gelin, ana resmi büyütelim ve Hizmetler Dengesi kalemine odaklanalım.
Covid-19 etkisiyle Hizmetler Dengesi Mart-Temmuz döneminde cari işlemler dengesine önemli bir katkı sağlayamazken, Temmuz ayındaki 0,5 milyar dolarlık net gelirin ardından Ağustos ayında 1,52 milyar dolar, Eylül ayında ise 1,69 milyar dolarlık net Hizmetler Dengesi geliri elde edildi. Arka arkaya elde edilen görece yüksek gelirlerin ana sebebi, Hizmetler Dengesi’nin alt kalemi olan ve turizm gelirlerini gösteren Seyahat kalemindeki iyileşme oldu. Nisan-Haziran döneminde sınır kapatmaları ve seyahat yasaklarının etkisiyle Türkiye’de turizm geliri kaydedilmemişken Temmuz ayında 0,43 milyar dolar, Ağustos ayında 1,33 milyar dolar, Eylül ayında ise 1,56 milyar dolar net turizm geliri elde edilmiştir. Dolayısıyla Seyahat gelirlerindeki artış Ağustos-Eylül döneminde cari işlemler açığını azaltıcı yönde etki yaratmıştır. Aşağıdaki grafikte, tarihsel olarak cari işlemler dengesinin (gri çubuklar) dış ticaret dengesindeki (mavi çizgi) değişime benzer hareket ettiğini, yaz aylarında artan turizm gelirlerinin (kırmızı çizgi) ise cari işlemler dengesini iyileştirdiğini görüyoruz. Turizm gelirlerinin, Covid-19 tedbirlerinin etkisiyle Nisan-Temmuz döneminde cari işlemler dengesine önemli bir katkı sağlayamazken, Ağustos-Eylül döneminde önceki yıllara göre düşük miktarda da olsa cari işlemler açığını iyileştirici rol oynadı. Aşağıdaki grafikte turizm gelirlerinin cari işlem üzerindeki iyileştirici rolünü görebilirsiniz.
Ek olarak, aşağıdaki grafikte ise son 12 aylık toplamlar dikkate alındığında cari işlemler dengesi (gri kolonlar) ile dış ticaret dengesinin (kırmızı çizgi) paralel hareketini daha net görebiliyoruz. Eylül 2020 itibariyle 12-aylık cari işlemler açığı 27,5 milyar dolar seviyesine yükselmiş durumda. Özellikle en büyük ticaret ortağımız olan Almanya ekonomisindeki hareketlenmeler Türkiye’nin ihracat ve ithalat hacmini yukarı çekmeye başladı. Tekrar başlayan kapatmaların ise dış ticaret dolayısıyla da cari işlemler dengesi üzerindeki etkilerini takip etmekte fayda var.
Eylül ayında bankalar net borç kullanan, banka dışı sektör net borç ödeyen oldu…
Cari işlemler dengesinin finansman tarafını gösteren Finans Hesabında ise özellikle hükumet, banka ve banka dışı sektörün borçlanma ve borç ödeme kabiliyeti ile döviz rezervlerindeki gelişmeleri görebiliyoruz. Yurtdışı bankalar ve yurtdışı kişilerin mevduatları Eylül ayında 1,05 milyar dolar azaldı. Öte yandan kredi tarafında; bankalar Eylül ayında nette 0,81 milyar dolar net kredi kullanırken, banka dışı sektör 0,4 milyar dolar net borç ödeyicisi oldu. Türkiye’nin resmi rezervleri ise Eylül ayında 3,6 milyar dolar azaldı. Aşağıdaki grafik kredi yoluyla yurtdışından borçlanan hükumet (mavi çubuk), bankalar (kırmızı çubuk) ve banka dışı sektörün (yeşil çubuk) 2018 yılı Mayıs ayından bu yana ağırlıklı olarak net borç ödeyen konumunda olduğunu gösteriyor. Aylar itibariyle, pozitif değerler net borçlanma gerçekleştirildiğini, negatif değerler ise net borç ödeyicisi konumunda olunduğunu göstermekte.
Ekim ayında dış ticaret açığındaki azalma cari açığı da azaltacak…
Ekim ayına ilişkin olarak Ticaret Bakanlığı verilerine göre, hem ihracat hem de ithalat Eylül ayına göre artış kaydetti, dış ticaret açığı ise Eylül ayındaki 4,8 milyar dolardan Ekim ayında 2,4 milyar dolara geriledi. Dış ticaret açığındaki söz konusu gerileme cari işlemler açığında Eylül ayına göre 2,4 milyar dolarlık azalma etkisi yaratacak. Öte yandan Hazine’nin Ekim ayında tahvil ihracı yoluyla sağladığı 2,5 milyar dolarlık dış borç tutarını Finansman Hesabı’nın altındaki Portföy Yatırımları kaleminde göreceğiz. Aşağıdaki grafik; hükumet (mavi çubuk), bankalar (kırmızı çubuk) ve banka dışı sektörün (yeşil çubuk) tahvil yoluyla yurt dışı borçlanma eğilimlerini gösteriyor. Ağırlıklı olarak hükumet ve bankalar tahvil yoluyla borçlanmayı tercih ederken banka dışı sektör daha kısa vadeli olan kredi yoluyla yurt dışından borçlanmayı tercih etmektedir.
ABD Merkez Bankası (Fed) 5 Kasım’da gerçekleştirdiği para politikası toplantısında politika faizi olan federal fon faiz oranı hedef aralığını değiştirmeyerek %0,0-0,25 seviyesinde sabit tuttu. Söz konusu hedef aralığı bankaların gecelik (O/N) olarak birbirlerine borç verme faiz aralığını ifade ediyor. Fed, bankaları iskonto penceresinden iskonto faiz oranı ile O/N fonluyor. Fed, iskonto faiz oranını farklı bir toplantı ile kararlaştırıyor.
Fed, toplantı sonrası yayınladığı basın duyurusunda, ekonomik aktivite ve istihdamda toparlanma yaşansa da 2020 yılı başındaki seviyelerin henüz yakalanmadığını, zayıf talep ve petrol fiyatlarındaki düşüşün tüketici fiyat enflasyonunu aşağı çektiğini belirtti. Ekonominin gidişatının büyük ölçüde virüsün seyrine bağlı olduğuna dikkat çekiyor Fed.
ABD’de işsizlik oranı Covid-19’un pandemi ilan edildiği Mart 2020 öncesinde %3,5 seviyesinde seyrederken, kapatmaların etkisiyle Nisan ayında %14,7 seviyesine yükselmiş; parasal genişleme, makro-ihtiyati tedbirler ve iş yerlerinin açılmaya başlanmasıyla birlikte işsizlik oranı düşüşünü sürdürerek en son Ekim ayında %6,9 seviyesine gerilemiştir. Enflasyona yönelik ön göstergelerden olan ortalama saatlik kazançlar ise Ekim ayında bir önceki aya göre %0,1, bir önceki yılın aynı ayına göre %4,5 artış kaydetti. Aşağıdaki grafik 2008 Finansal Kriz’den bu yana ABD’de enflasyon, işsizlik ve politika faizi gelişmelerini gösteriyor:
Basın duyurusunda yer alan bir diğer ayrıntı da Fed’in önümüzdeki aylarda Hazine tahvilleri ve ipoteğe dayalı menkul kıymet (mortgage backed securities-MBS) alımında artışa gideceğini duyurmuş olması.
2008 krizinden 2014 yılı sonuna kadar Fed, tahvil alımları yoluyla bilançosunu 1 trilyon dolar seviyesinden 4,5 trilyon dolar seviyesine çıkarmış, ekonomik aktivitede hedeflerin ulaşılmasıyla birlikte Fed, 2018 yılı başından itibaren varlık alımlarını azaltarak Ağustos 2019’da 3,76 trilyon dolar seviyesine kadar düşürmüştü. Mart 2020’de 4,3 trilyon dolarlık bilanço büyüklüğü 12 Ağustos’ta 7,0 trilyon dolar seviyesinde bulunuyor. Aşağıdaki grafik 2008 Finansal Kriz sonrası Fed bilançosu ve politika faizi hamlelerinin seyrini gösteriyor:
Fed’in 12 Ağustos tarihli bilançosunda, toplam varlıklarının 6,3 trilyon doları satın almış olduğu menkul kıymetlerden (Hazine tahvilleri ve ipoteğe dayalı menkul kıymetler) oluşuyor. Fed, 11 Mart 2020’den 12 Ağustos 2020 tarihine kadar 1,8 trilyon dolarlık Hazine tahvili, 0,6 trilyon dolarlık ipoteğe dayalı menkul kıymet satın aldı. Varlıklarının finansmanı yani yükümlülükler tarafında ise, Fed aynı dönemde 0,2 trilyon dolar ek banknot bastı; bankaların mevduatı 1,1 trilyon dolar, Hazine hesabı ise 1,3 trilyon dolar artış kaydetti. Hazine ayrıca kredi tesisi için 0,1 trilyon dolar katkı yaptı.