Fed, hedef faiz aralığını değiştirmedi

Ne oldu?

ABD Merkez Bankası, Fed, Ocak ayı para politikası toplantısında değişikliğe gitmeyerek politika faizi olan hedef faiz aralığını yüzde 1,50-1,75 aralığında sabit tuttu.

Fed, Haziran 2019 toplantısından itibaren ardı ardına dört toplantıda hedef faiz aralığını kademeli olarak yüzde 2,25-2,50 aralığından yüzde 1,50-1,75 aralığına düşürmüş, Aralık ayı toplantısında ise değişiklik yapmamıştı.

Neden?

Toplantı sonrasında yayınlanan basın bülteninde Fed, hedef faiz aralığını sabit tutma konusunda şu gerekçeleri ortaya koyuyor: “İstihdam piyasası gücünü korumakta ve ekonomik aktivite ılımlı bir hızda büyüyor.”

İstihdam piyasası gücünü koruyor; çünkü işsizlik oranı, Fed’in hedef değeri olan yüzde 4,0’ün altında yüzde 3,5 olan tarihi düşük seviyesinde bulunuyor.

Ekonomik aktivite ılımlı bir hızda büyüyor, çünkü;

. Tüketici harcamaları ılımlı hızda büyüse de işletme sabit yatırımları ve ihracat halen zayıf.

. 12-aylık bazda gıda ve enerji hariç fiyat artışları, Fed’in yüzde 2 olan hedefinin hayli gerisinde, yüzde 1,61 seviyesinde seyrediyor ve piyasanın uzun dönem enflasyon beklentilerinde önemli bir değişiklik yok.

Ne zaman?

Fed, bir sonraki para politikası toplantı kararını 18 Mart tarihinde açıklayacak. 2020 yılının geri kalanında Fed; Nisan, Haziran, Temmuz, Eylül, Kasım ve Aralık aylarında para politikası kurulunu toplayacak.

Türkiye ekonomisi için etkisi nedir?

Türkiye’nin özel ve kamu sektörü dahil toplam dış borç stoku, 2019 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla 434 milyar dolar seviyesindedir. Bu tutarın yüzde 60’ı (257 milyar dolar) ABD doları cinsinden borçlanılan miktardır. Dolayısıyla, Fed’in düşük faiz politikası, Türkiye’nin dış borçlanma faizini sınırlandıran bir etkiye sahiptir. Elbette buradan, Türkiye’nin dış borç maliyeti artmıyor anlamı çıkarılmamalıdır. Çünkü Türkiye’de zaman zaman yaşanan önemli siyasi, finansal ve ekonomik gelişmeler Türkiye’nin risk primini artırmakta ve bu risk doğrudan borçlanma maliyetine yansıtılmaktadır.

Türkiye ekonomisi son dört çeyrektir 734 milyar ABD doları değerinde toplam mal ve hizmet üretmiştir. Diğer bir ifadeyle Türkiye’nin son dört çeyrek dönemlik Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) büyüklüğü 734 milyar dolardır. Toplam 734 milyar dolarlık üretimimizi yurt dışından 434 milyar dolar borçlanarak gerçekleştirmişiz. Toplam dış borcun yüzde 65’ini (283 milyar dolar) özel sektörün dış borcu oluşturuyor. Türk lirasında yaşanan değer kayıpları, hem kamunun hem de özel sektörün dış borç yükümlülüğünü Türk lirası cinsinden artırmaktadır.

Kısacası istikrar; maliyetleri, üretimi ve tüketimi doğrudan etkileyen önemli bir faktördür.

Dr. Fulya Gürbüz

Betam: “Net dış ticaretin pozitif katkısı 4. çeyrekte sona erecek”

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi, Betam, 2019 yılı dördüncü çeyreğine ilişkin ekonomik büyüme tahminlerini yayınladı.

Betam, 2019 yılının dördüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine kıyasla GSYH’nin yüzde 5,4 oranında büyüyeceği tahmininde bulundu.

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış verilerle yapılan hesaplamalarla ise yılın dördüncü çeyreğinde üçüncü çeyreğe kıyasla GSYH’nin yüzde 1,8 büyüyeceği öngörülüyor.

Dördüncü çeyrekte; bir önceki çeyreğe göre kredilerde (konut, tüketici ve ticari) toparlanma, tüketim malı ithalatında, üretim hacminde artış, kamu yatırım harcamalarında azalma bekleniyor. İhracatın yüzde 0,1 azalacağı, ithalatın ise yüzde 4,8 artacağı tahmin ediliyor. Raporda yer aldığı üzere dördüncü çeyrekte ithalattaki toparlanmayla birlikte net dış ticaretin pozitif katkısının artık hem çeyreklik hem de yıllık bazda sona ereceği ifade ediliyor.

Betam, görece yüksek büyüme rakamlarının kısmen ekonomik toparlanma kısmen de baz etkisinden kaynaklandığını vurguluyor.

GSYH 2019 yılı üçüncü çeyreğinde yıldan yıla yüzde 0,9, çeyrekten çeyreğe yüzde 0,4 artış kaydetmişti.

TÜİK, 2019 yılı dördüncü çeyrek verilerini 28 Şubat’ta açıklayacak.

Dr. Fulya Gürbüz

Euro Bölgesi’nde üretimdeki zayıflık ocak ayında sürdü, Trump’tan tarife tehdidi kara bulutları artırabilir

IHS Markit, Euro Bölgesi Ocak ayı PMI (satın alma müdürleri endeksi) ilk tahminini açıkladı. Anket sonuçları 13-23 Ocak dönemini kapsıyor. Nihai veri Şubat ayının başında açıklanacak. Hizmet ve imalat sektörlerinin birleşiminden oluşan kompozit PMI endeksi, Ocak ayında önceki aya göre değişiklik göstermeyerek 50,9 seviyesini korudu. Endeksin 50 seviyesi üzerindeki değerler büyümeye, aşağısındaki değerler ise daralmaya işaret ediyor.

İlk tahminlere göre Ocak ayında hizmet sektörü PMI endeksi Aralık ayına göre 0,6 puan düşüşle 52,2, imalat sektörü PMI endeksi 1,5 puan artışla 47,8 seviyesine yükseldi. Veriler bize, hizmet sektöründeki büyümenin ve imalat sektöründeki daralmanın Ocak ayında yavaşladığını gösterdi. İmalat sektöründe üretim alt endeksinin ise yine Ocak ayında önceki aya göre 1,4 puan artışla 47,5 olduğu tahmin edildi. Yani,  imalat sektöründe üretimdeki daralma Ocak ayında zayıfladı.

Yeni ihracat ve iç piyasa siparişlerindeki zayıflık, Ocak ayında azalarak da olsa sürdü. Zayıflığa rağmen, en kötünün geride kaldığı beklentisiyle imalat sektöründe güven algısı iyileşti. Güven artışı, firmaların işe alımlarında hızlanma getirse de işten çıkarmaların etkisiyle istihdamdaki artış zayıf kalmaya devam etti.

Girdi maliyetleri enflasyonu, Ocak ayında sekiz ayın en yükseğini görse de artış hızı düşmeye devam etti. Çıktı fiyatlarındaki azalma ise, 2019 yılının ikinci yarısına göre değişiklik göstermedi.

Hizmet sektöründe ise girdi maliyetlerinde hızlı bir artış yaşandı.

En büyük ticaret ortağımız olan Almanya’da yeni siparişlerde Haziran ayından bu yana ilk kez artış yaşandı. Üretim de Aralık ayından sonra Ocak ayında sınırlı yükseldi. Hizmet sektöründeki güçlü seyir Ocak ayında da korundu.

Fransa’da ise üretim ve yeni siparişler ardı ardına 10 aydır artışını sürdürdü ancak hizmet sektöründeki zayıflamaya bağlı olarak hızı yavaşladı. Üye ülkelerin geri kalanında yeni siparişlerde değişiklik olmazken üretim yavaşladı, istihdam kısmen arttı.

IHS Markit Direktör Yardımcısı Andrew Harker’a göre büyüme ve enflasyondaki durağan görünüm, Avrupa Merkez Bankası’nın mevcut para politikasını destekliyor.

Öte yandan, geçen hafta Çarşamba günü Davos’ta yapılan Dünya Ekonomik Forumu’nda ABD Başkanı Trump’ın Avrupa Birliği (AB) ile ticaret görüşmelerinde sonuca varılmadığı takdirde AB’de üretilen otomobil ve otomobil parçalarına %25’e varan tarifeler uygulayacakları tehdidinde bulunması, önümüzdeki dönemde, Bölge ekonomisinin dolayısıyla da para politikasının şekillenmesinde etkili olabilir.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Alman haber ajansı DPA’ya yaptığı açıklamada, anlaşmanın birkaç haftada sonuçlanabileceğini belirtse de medyada yer alan haberler aksini söylüyor. Örneğin CNN Business’ta yer alan bir haberde, uzmanlara göre, 2018 yılında ABD’nin en büyük ihracat pazarını oluşturan AB ile ABD arasındaki tarım ve otomotiv ürünlerine yönelik anlaşmazlıklar sebebiyle kısa zamanda anlaşmaya varılamayabilir. Diğer bir görüşe göre de ABD’nin AB ile –Güney Kore, Kanada, Meksika, Çin ve Japonya ile yaptığı gibi– dar kapsamlı bir anlaşma imzalaması halinde AB ekonomisi üzerindeki kara bulutların dağılması söz konusu olabilecek.

Dr. Fulya Gürbüz

Ekonomiye yeni tehdit: Koronavirüs

Küresel ekonomiyi ve piyasaları etkileyen üç faktör ön plandaydı:

. ABD-Çin ticaret savaşı

. Anlaşmasız Brexit olasılığı

. ABD-İran gerginliği ve ardından Libya’daki petrol sahalarının devreden çıkması

ABD ve Çin arasında ilk faz anlaşma imzalandı, İngiltere’nin anlaşmasız Brexit ihtimali ortadan kalktı ve petrol arzına yönelik endişeler azaldı.

Evet, mevcut riskler azaldı ancak küresel ekonomi üzerinde yeni bir tehdit doğdu:

Çin’de ortaya çıkan ve okyanusu aşıp ABD’ye de sıçrayan öldürücü koronavirüs salgını.

Her ne kadar IMF, 2020 yılı için küresel ekonomik büyüme tahminini %3,4’ten %3,3’e düşürmüş olsa da tedavi bulunana kadar olası salgının ekonomiler üzerindeki etkisi olumsuz olabilir. Ne kadar kötü olabilir sorusuna cevap bulmaya çalışalım.

Salgın hastalıkların ekonomi üzerindeki etkisine ilişkin olarak IMF’nin (Uluslararası Para Fonu) Haziran 2018’de yayınladığı “Epidemics and Economics” (Salgın ve Ekonomi) başlıklı makalede, dünya genelinde grip salgınının yıllık maliyetinin yaklaşık 500 milyar dolar (küresel GSYH’nin yüzde 0,6’sı) tahmin edildiği yazıyor. Makalede yer alan bir diğer veri de Liberya’dan. 2013-2014 yıllarında Liberya’da yaşanan Ebola salgınının ülke GSYH’sini yüzde 8 daraltmasına rağmen ülkede ölüm oranının aynı dönemde düştüğü kaydediliyor.

Dolayısıyla, salgın ve salgın hastalıklarının sonuçları farklılıklar gösterebiliyor. Benzer durum ekonominin genelinde de göze çarpıyor. Örneğin, yine makalede yer aldığı üzere, ilaç sektörü böyle bir durumdan finansal olarak fayda sağlarken, sağlık ve hayat sigortası şirketleri ile hayvancılık sektörü ağır bir finansal yük altına girebiliyor. Bunlara ek olarak, sağlık hizmetlerine daha az erişimi olan ve düşük gelir grubundaki insanların salgınlardan orantısız olarak olumsuz bir şekilde etkilendikleri ifade ediliyor.

Umudumuz virüse yönelik tedavi ve önlemlerin en kısa zamanda cevap vermesi.

Dr. Fulya Gürbüz

Özel sektör bankalarının dış borcu ile kredi hacmi ABD doları cinsinden daralıyor

2019 yılı Kasım sonu verilerine göre kamu dışı sektörün (özel sektörün) uzun vadeli dış borç stoku;

. Finans sektöründe 88,1 milyar dolar,

. Finansal olmayan kuruluşlarda 105,4 milyar dolar oldu.

. Finans dışı özel sektörün uzun vadeli dış borç stoku, 2018’den bu yana 110 milyar dolardan 105 milyar dolar seviyesine gerilerken finans sektöründe uzun vadeli dış borç stoku küçülüyor.

. Özel sektör bankalarının uzun vadeli dış borç stoku 2018 yılı başından 2019 yılı Kasım sonuna kadar %22 azalışla 74,4 milyar dolar seviyesine geriledi. Aynı dönemde özel sektör bankalarının toplam kredi hacmi ABD doları cinsinden %25 daralarak 285 milyar dolar oldu.

. Özel sektörde finansal kuruluşlar 2018’den bu yana kısa vadeli dış borç stokunu %27 azaltarak 35,1 milyar dolara düşürürken, finans dışı kuruluşlar %7 artırarak 51,3 milyar dolara yükseltti.

. Finans dışı özel sektörün 105,5 milyar dolar olan uzun vadeli dış borcunun 98 milyar dolarını krediler, 7,5 milyar dolarını ise tahvil borcu oluşturuyor.

. Gelecek 12 aylık dönemde finans dışı özel sektörün ödemesi/çevirmesi gereken dış borç büyüklüğü ise 67,2 milyar dolar.

Özetlersek finans dışı sektör yurt dışından borçlanmaya devam ediyor ancak detaylara baktığımızda reel sektörün ithalat borçlarında hızlanma var. İhracatta artış sınırlı kaldıkça reel sektörün finansman ihtiyacı da artacak. Bu ihtiyaç da daralan yurt içi banka kaynağından değil yurt dışından borçlanmayla karşılanabilecek. Dolayısıyla Dolar/TL kurunda yaşanacak her artışta yine reel sektörün borç sorununu konuşmaya devam edeceğiz.

Dr. Fulya Gürbüz

İç tüketimin desteğiyle üretmeye devam ediyoruz

Takvim ve mevsim etkilerinden arındırılmış verilere göre sanayi üretimi Kasım ayında bir önceki aya göre %0,7, bir önceki yılın aynı ayına göre %4,9 yükseldi. İmalat sanayi alt endeksi bir önceki aya göre %1,1 artış kaydetti.

Sanayi üretimini; takvim ve mevsim etkilerinden arındırılmış ihracat, ithalat ve perakende hacim endeksleriyle birlikte değerlendirmeye çalışalım. Hikâyeyi görsel olarak anlayabilmek için aşağıdaki grafiği inceleyelim.

Tüm endeks verilerinin, takvim ve mevsim etkilerinden arındırılmış olduğunu tekrar belirteyim.

Endeksin değeri dediğimizde, bahse konu verinin belirli bir baz yılına ait 100 birim değerine göre nasıl değiştiğini anlıyoruz.

Kasım 2019 itibarıyla ihracat 168, ithalat 131, sanayi üretimi 116, perakende satışlar 112 değerini almış.

Grafikten görülen;

. İhracat ve perakende satışlardaki artış, sanayi üretiminde artışı destekliyor.

. İhracattaki artış, ithalat artışını destekliyor.

. İthalattaki artışta, perakende satışlardaki artış etkili olmuş olabilir (Net bir şey söyleyebilmek için, 31 Ocak’ta açıklanacak olan Aralık ayı dış ticaret verilerine bakmak gerekiyor).

Dr. Fulya Gürbüz

İşsizlik oranı Ekim ayında arttı mı azaldı mı?

İşsizlik oranı 2019 yılı Ekim döneminde %13,43 oldu. Acaba, işsizlik oranı arttı mı azaldı mı?

2018 yılı Ekim döneminde işsizlik oranı %11,60 seviyesindeydi. İşsizlik oranı Ekim 2019’da yıllık bazda 1,83 yüzde puan artmış durumda.

2019 yılı Eylül döneminde ise işsizlik oranı %13,83 seviyesindeydi. İşsizlik oranı Ekim 2019’da aylık bazda 0,4 yüzde puan düşmüş durumda.

Mevsimsellik etkilerinden arındırdığımızda ise işsizlik oranı Ekim 2018 döneminde %11,70 ve Eylül 2019 döneminde %13,90 iken Ekim 2019 döneminde %13,60 seviyesinde bulunuyor. Yıllık bazda artış 1,90 yüzde puan iken, aylık bazda düşüş 0,30 yüzde puan oluyor.

Ekim 2018’de %13,70 ve Eylül 2019’da %16,20 seviyesinde olan tarım dışı işsizlik oranı ile Ekim 2019 itibarıyla %15,90 seviyesinde bulunuyor.

Bu verilere göre şu sonucu çıkarabiliriz: İşsizlik oranı Ekim 2019 döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre arttı, bir önceki aya göre geriledi.

Bu süreç nasıl gelişmiş grafiksel olarak görelim:

İstihdam, Ekim 2019’da tarım sektörü hariç diğer sektörlerde arttı

Sektörlere göre mevsimsellik etkilerinden arındırılmış istihdam, Ekim ayında tarım sektöründe önceki aya göre 92 bin kişi azalırken, inşaat sektöründe 45 bin kişi, hizmet sektöründe 49 bin kişi, sanayi sektöründe ise 120 bin kişi arttı.

Tüketimdeki artış istihdam piyasasını destekledi

Ekim ayında, perakende satışlardaki artışın istihdam piyasasına da yansımış olması olumlu bir gelişme. Kasım ayında da perakende satış hacminde yükseliş yaşanmıştı. Benzer seyrin istihdam piyasasına yansıyıp yansımadığını Kasım ayı işgücü verileri gösterecek.

Dr. Fulya Gürbüz

Düşük gelirli hane halkı, gıda harcamalarını artıramıyor

Perakende satış hacim endeksinde Ağustos-Kasım döneminde artış var. Aşağıdaki grafikte görüleceği gibi mavi kesikli perakende satış endeksi Ağustos ayındaki yükselişini arka arkaya üç ay daha sürdürüyor.

Alt endekslere baktığımızda gıda dışı ve otomotiv yakıtı satışlarında son dört aydır artış yaşanmasına rağmen gıda, içecek ve tütün satışları Kasım 2018’den Kasım 2019’a kadar yatay bir seyir izliyor.

Buradan şu çıkarımda bulunabiliriz:

Düşük gelirli hane halkı, zamlar ve enflasyonun sebep olduğu gelir kaybından önemli ölçüde etkilenmeye devam ediyor.

Dr. Fulya Gürbüz

İhracat artışında yavaşlama var

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayınlanan dış ticaret verilerine göre Kasım 2019’da ihracat (yurt dışına satılan ürünlerin toplam hacmi) bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,1 artışla 15,5 milyar dolar olarak gerçekleşti. İthalat ise (yurt dışından satın alınan ürünlerin toplam büyüklüğü) ise bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 9,7 artışla 17,7 milyar dolara ulaştı.

Kasım ayında ihracat, bir önceki aya göre yüzde 0,9 düştü, ithalat yüzde 1,5 yükseldi. İhracat ile ithalat arasındaki fark ‘dış ticaret dengesi’ olarak tanımlanıyor. Ekim ayında 1,8 milyar dolar dış ticaret açığı verilirken, Kasım ayında daha da artarak 2,2 milyar dolar seviyesine yükseldi.

Yukarıdaki iki paragrafta yıllık ve aylık gelişmeleri, arındırılmamış dış ticaret verilerine göre hesapladım. Arındırılmamış verilerde resmi tatil günlerinin sebep olduğu iş günü sayısında farklılıklar ve/veya mevsimsellikten dolayı üretim ve ticaretteki değişimlerin etkileri yok.

Takvim ve mevsimsellik etkilerinden arındırılmış dış ticaret verilerini incelediğimizde ihracat Kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 1,0 artışla 14,4 milyar dolara, ithalat ise yüzde 3,4 artışla 17,5 milyar dolara yükseldi.

İhracat hacmi yatay seyirde

TÜİK tarafından yayınlanan ve Ocak 2006 – Kasım 2019 dönemini kapsayan takvim ve mevsim etkilerinden arındırılmış dış ticaret verilerinde nasıl bir seyir izlenmiş bir grafikle anlamaya çalışalım.

Yukarıdaki grafikte sağdaki eksen, geriye doğru 12-aylık verilerin toplanmasıyla oluşturulmuş, ihracat ve ithalat rakamlarını gösteriyor. Kırmızı kesikli çizgili olarak gösterilen ihracat hacmi son 5 aydır 170,3 – 170,5 milyar dolar aralığında yatay bir seyir izliyor. Koyu gri kesikli çizgili olarak gösterilen 12-aylık toplam ithalat hacmi ise yine son 5 ayda 198 milyar dolardan 201 milyar dolar seviyesine yükselmiş durumda.

Grafikte de göreceğiniz gibi, ihracat hacmi tarihi zirvesinde son 5 aydır yatay seyrediyor. İthalat hacmi ise 2014 yılı Ocak ayında gördüğü tarihi zirve olan 252,8 milyar dolar seviyesinin hayli altına gerilemesine rağmen son birkaç aylık süreçte hafif artış eğilimi sergiliyor.

12-aylık ihracat performansındaki artış uluslararası yeni pazarlara ulaşma ve yeni firmaların ihracat pazarına dahil olması sayesinde gerçekleşti. İhracatın zirvede soluklanmasında ise küresel ticarette yaşanan olumsuz seyrin etkisi var. Dünya genelinde ihraç mallarına olan talep azalırken (yani firmalar eskisi kadar yeni ihracat siparişleri alamazken) hane halkının tüketmeye devam etmesi sayesinde fabrikaların dumanı tütmeye devam ediyor.

İthalattaki değişimi, ihracat ve iç talepteki değişim belirliyor

Şimdi de dış ticaret verisinde aylık bazda nasıl bir eğilim var ona bakalım ve grafiğin sol eksenine odaklanalım. Yeşil çizgi aylık gerçekleşen ithalat hacmini, mavi çizgi ise ihracat hacmini gösteriyor. Dikkat ederseniz Ocak 2017’de ihracat vites yükseltirken ithalat daha sert artıyor. Yani fabrikalar o dönemde üretimini artırırken hane halkı da harcamalarını hızlandırmış, daha fazla tüketmiş. Bunun sebebi, 2017 yılında devreye giren, Kredi Garanti Fonu (KGF). Ucuz maliyetteki krediler hem işletmelerin hem de hanehalkının tüketim iştahını artırdı. Diğer bir deyişle “Ayağımızı yorganımıza göre uzatmadık”. 2018 yılında KGF musluğu kapanınca ve üzerine Ağustos-Eylül 2018’de Türk lirasında sert değer kaybı yaşanıp hanehalkının beli büküldükçe, şirketler de likidite sıkıntısı çektikçe ithalatta çok daha hızlı bir düşüş yaşadı. Ekim 2018 yılıyla birlikte ihracat düşük hızla büyürken ithalatta yukarı yönlü bir seyir yaşandı. Firmaların yeni ihracat pazarlarına yönelmeye başlaması, ithalat hacmini o ölçüde artırdı. Yani firmalar ihracat siparişlerini karşılayabilmek ve üretim yapabilmek için ithalata yöneldi. Bu sayede fabrikalar çalışmaya devam etti.

2019 yılının son aylarında ise promosyonlar ve indirimlerin etkisiyle iç talepte yani hane halkının tüketiminde yani yurt içi talepte hafif de olsa artış yaşandı. Otomotiv ve konut satışlarındaki artışa paralel olarak yapılan indirimlerin etkisiyle, perakende satışlarda da artış yaşanıyor. Merkez Bankası tarafından politika faizinin aşağı çekilmesi de tüketici kredi ve kredi kartları kullanımında artış getirdi.

2019 yılında büyümenin lokomotifi, ihracat oldu

Peki, neden ihraç ettiğimizden daha fazla mal ithal ediyoruz? Çünkü petrol rezervlerimiz olmadığından, yurt dışından enerji satın almak yani ithal etmek zorundayız. İhracat ve ithalat verilerinden enerji ve altın verilerini çıkardığımızda, 2019 yılında her ay ortalama 13,5 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirildi. Bunun karşılığında 12,6 milyar dolarlık ithalat yapıldı. Enerji ve altın verilerini çıkardığımızda, Haziran 2019 hariç, Eylül 2018’den bu yana ithalattan daha fazla ihracat gerçekleştiriliyor. Aşağıdaki grafikte daha detaylı görebilirsiniz:

Eylül 2018’den bu yana ekonomik büyümenin lokomotifinde ihracatın olduğunu söyleyebiliriz.

Dr. Fulya Gürbüz